fbpx
Öngösterim Görseli

Bilgi Kutusu: Gotik Sanat

Gotik Sanat

Gotik terimi ilk kez Giorgio Vasari tarafından kullanılmıştır. Bu terim ilk kullanıldığında daha aşağılayıcı bir anlam içerir; Roma’yı yağmalayan Gotlara özgü bir üslup olarak ortaya çıkmıştır. 12. yüzyıl başlarından 15. yüzyıl ortalarına dek yaygın bir şekilde görülen üslup resim alanında 13. yüzyıl başlangıcıyla görülmeye başlar. Gotik resimlerde özellikle dini konular işlenir. Freskler yani duvar resimlerinde bu tarz Giotto di Bondone ile sükse yapar. Doğalcı bir tavrın fresklere yansıtıldığı Gotik üslupta derinlik ve figürlerin kendine has mimik ve jestleri önemli rol oynar. İtalya, Gotik mimaride de öne çıkan bir ülke olmakla beraber, Fransa ve Almanya’da da bu mimarinin etkisi oldukça büyüktür. Katedral yapısı, Gotik mimarinin başlıca eseridir. Bu eserlerin yapımındaki amaç, Tanrı’nın büyüklüğünü yansıtan görkemli yapılar karşısında insanın acizliğini sembolize etmektir. Fransa’daki Reims, Amiens ve Notre Dame Katedralleri, İtalya’da Milano Katedrali, Portekiz’de Batalha Manastırı, Çekya’da Aziz Vitrus Katedrali bu akım mimarisine örnek teşkil eder.

Giotto di Bondone

İtalyan ressam ve mimar Giotto, Floransa’da ressam Cimabue’nin yanında çıraklık yaparak meslek hayatına adım atmıştır. Eserlerinde daha çok dinsel sahneler betimleyen sanatçı, çok sayıda kilse ve şapelin fresklerini yapmıştır. Bu dönemde Giotto ve çağdaşları kuralcı tavırlarla sembolik resim tekniğini bırakarak natüralist (doğalcı) bir anlayışa yönelmişlerdir. Giotto’nun resim sanatına getirdiği yeniliklerden biri resimlerindeki k-figürleri gerçek dünyayı tasvir eden doğal görünümlü mekanlara yerleştirmesidir. Bununla beraber Gotik resimde öne çıkan geleneksel altın yaldızlı fon yerime mavi gökleri resimlerine eklemesi de sanat tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Dinsel temalara dünyevi hayatı da sokarak devrim yaratan Giotto bu anlamda Gotik sanatın temsilinde çok önemli bir yerdedir.

Gotik mimarinin önemli merkezi “PARİS”

Louvre başta olmak üzere Musée d’Orsay, Musée Marmottan, Musée de l’Orangerie gibi önemli müzeleri; Eyfel Kulesi, Île de la Cite’de bulunan Gotik Kraliyet Şapeli, Champs-Elysées üzerinde bulunan Arc de Triomphe (Zafer Anıtı), Sacré-Cœur Bazilikası ve Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu eserine konu olan Gotik mimarinin en bilinen yapısı Notre Dame de Paris Katedrali gibi imza mimari simgeleriyle öne çıkan Paris şehri, yüzyıllar boyunca “sanatın şehri” olarak tanınır.
Şehrin sembol yapısı Notre Dame de Paris Katedrali, Seine Nehri’nin kıyısında bulunan bir Fransız Gotik kilisesidir. İnşası tüm Gotik dönem boyunca süren kilisenin yapımına 1163 yılında başlanmış, 1345 yılında bitmiştir. Yapıyı 19. yüzyıl başlarında Paris şehir planlamacıları yıkmak istemiş, Victor Hugo ise halkın ilgisini arttırmak amacıyla “Notre Dame’ın Kamburu” romanını kaleme almıştır. Roman, katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlamış ve katedralin bakımının sağlanmasında ve yenilenmesinde önemli rol oynamıştır. Ayrıca müzikale dönüşen roman; Belle, Déchire, Tu Vas Me Détruire gibi klasikleşmiş şarkılarla da bütünleşmiştir.

15 Nisan 2019’da Notre Dame de Paris’in çatı katında bir yangın çıktı. Yangın söndürüldüğünde katedralin kulesi çökmüş, çatısının büyük kısmı yıkılmış ve üst duvarları ciddi şekilde hasar görmüştü. Katedralin ahşap/metal çatısının ve kulesinin büyük kısmı yıkılıp, çatının yaklaşık üçte ikisi yok oldu. Çatı ve kulenin kalıntıları, katedralin iç tavanını oluşturan taş tonozun üzerine düştü.

Yenileme hazırlıkları kapsamında bazı sanat eserleri kaldırılıp katedralin kutsal emanetlerinin çoğu, yangının ulaşmadığı bitişikteki kutsal odada tutulmaya başlandı. Bazı resimler sadece dumandan zarar gördü ve restorasyona girdi. Katedralin en büyük çanı Bourdon, herhangi bir hasar görmedi. Katedralin ayin hazinesi ve “Mayıslar” resimleri güvenli bir yere taşındı.

Notre Dame de Paris Katedrali’nde yaşananlardan sonra bu şehrin motto’sunu da hatırlamamız yerinde olacaktır: Latince Fluctuat nec mergitur yani, Sallanır ama batmaz’dır.

Nazperi YILMAZ