fbpx
Öngösterim Görseli

İçimizdeki Şeytan

İçimizdeki Şeytan

Tarih boyunca şeytan çoğunlukla canavar şeklinde, boynuzlu, kızıl veya siyah renklerinde, her türlü incelikten ve asaletten uzak bir görünümde resmedilmiştir. Fakat Alexandre Campbell’in, insan görünümüne yakın olmasıyla ilgi toplayan Düşmüş Melek tablosundaki şeytan tasviri daha çok görkemi ve güzelliğiyle ön plana çıkmaktadır. İnsansı özellikler barındırması sebebiyle insanlara şeytanla empati yapma fırsatı verir. Zaten eserin bu kadar rağbet görmesinin nedeni de, insanların bu resme baktıklarında kendi içlerinde ondan bir parça görmeleridir.

Resme baktığımızda ilk dikkatimizi çeken, parlak sureti ve ihtişamlı kanatlarıyla, Lucifer adıyla bildiğimiz ışıktan yaratılan şeytanın kendisidir. Eski Ahit’teki     “… güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden’de, Tanrı’nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla –yakut, zümrüt, aytaşı, beril, onix, safir, turkuazla- ve altın işlemelerle süslüydü’’ (Hezekiel 28:11-19) sözleri, Lucifer’ın arkada nispeten silik gözüken uzaktan acıma ve ayıplamayla karışık bir duyguyla Lucifer’ı izlemekte olan diğer meleklerin aksine çıplak oluşunu farketmemizi sağlıyor.

Şeytanın bu vaziyette olmasının sebebi Tanrı’nın Adem’in önünde diz çökme emrine karşı gelmesidir. Şeytan Adem’e biat etmek istemez çünkü Adem topraktan yaratılmıştır kendisi ise ışıktan.Kendini ondan üstün görür.
Bu itaatsizlik karşısında Tanrı şeytanı cennetinden kovar.

 

Daha iyidir hükmetmek cehennemde, kulluk etmektense cennette – John Milton, Kayıp Cennet, 1667

 

  Vücudunu incelediğimizde kaslarının kasılı ve son derece gergin olduğunu görebiliriz. Ama tabloda asıl bakılmaya değer nokta Lucifer’ın yüz ifadesi.

Lucifer’ın hissettiği tüm öfke, nefret, hayal kırıklığı, hınç, intikam arzusu ve itilmişlik hissi; kızarık gözündeki bir damla yaşla dışarı taşıyor.Bir kolunu yüzüne siper ederek bir yandan da kendini zayıf ve savunmasız hissettiğini gösteren şeytan, cennetten kovulmuş, eski ihtişamını ve görkemini kaybetmiştir.Fakat gözyaşları hüzün gözyaşları değil.Çatık kaşları altındaki sert bakışı Tanrı’ya ve tüm insanlığa karşı hayatı boyunca bir kin besleyeceğinin habercisi. Hepimiz bu duyguları hayatımızda bir kez de olsa yaşamışızdır.Eseri empatik kılan yönü de budur.Hatta kendimizi onun yerine koyduğumuzda bir noktada ona hak verdiğimizi bile söyleyebiliriz.

“Şeytan Dante’ye şöyle dedi; Tanrıyı gerçekten tanısaydın sen de ihanet ederdin.” – İlahi Komedya

Her hikayenin tek suçlusu mu vardır? Tanrı’nın yarattıklarını kendi içinde kıyaslaması da kendi kibrinin göstergesi değil midir?

Tuğba YÜRÜYEN