fbpx
Öngösterim Görseli

İklim ve Sanat

İKLİM AKTİVİSTLERİNİN TABLOLARA SALDIRMASI:
VANDALLIK MI FARKINDALIK MI?

Toplumsal olduğu düşünülen bir hareket algısı ile eylemlerini gerçekleştiren iklim aktivistlerinin ifade biçimi olarak seçtikleri aracı, sanat eserleri.  Her ne kadar bu eylemler iklim aktivistleri tarafından farkındalık oluşturma amacıyla yapılmış olsa da, toplumda bilinç uyandırırken bir yandan da vandallık görülüyor. Peki bu, sanat eserlerine haksızlık mı yoksa yerinde yapılan bir eylem mi?

İklim krizinde Greta Thunberg etkisi

Sanata yapılan bu saldırının neden sonuç ilişkisinden bahsetmeden önce, tüm bunların kaynağında olan bir ismi tanımamız gerekiyor: Greta Thunberg. Thunberg 2003 doğumlu İsveçli bir iklim aktivisti. 8 yaşından beri iklim konusuyla ciddi şekilde ilgileniyor. 11-12 yaşlarında ağır bir depresyona girerek konuşmayı ve okula gitmeyi bırakıyor. Kendisine otizmin bir türü olan Asperger sendromu teşhisi koyuluyor. Thunberg 15 yaşından beri aktif olarak eylemlere katılıyor. 2018 yazında Thunberg, İsveç parlamentosu önünde ilk “İklim İçin Okul Grevi”ni düzenleyerek protestolarına başlıyor. Thunberg’in babası tüm bu süreçten rahatsız olmasına rağmen, kızının mutlu olduğunu söylüyor. 2023 yazında okuldaki iklim grevlerine son veren Thunberg, yine de verdiği ilhamla iklim aktivistlerinin eylemlerine hız kesmeden devam etmesine vesile oluyor.

Aktivistler ne düşünüyor?

İklim aktivistlerinin “Just Stop Oil” protestosu altında yaptığı bu eylemler, Britanya çıkışlı bir hareket. İngiliz hükümetinin yeni fosil yakıt üretimini durdurmayı taahhüt etmesini sağlamak amacıyla ortaya çıkan bir sivil direniş olarak Just Stop Oil (Sadece Petrolü Durdurun) direkt olarak müzeleri ve tabloları hedef alıyor.

Neden tablolar hedefte?

Bu konuda elbette sosyolojik bir değerlendirme yapılabilir. Sanat tarihçi Prof. Dr. Esma İgüs, müzelerin iktidarların kendilerini temsiliyet mekanları olduğunu söylüyor ve müzelerin  amacının içlerinde barındırdıkları etnografik, arkeolojik ya da sanat eserleriyle insanlığı ortak bir paydada buluşturmak olduğunu belirtiyor. İşte tam da bu yüzden, iklim aktivistlerinin bu mekanları propaganda mekanları olarak seçmelerinin hiç de tesadüf olmadığını görüyoruz. Bir başka deyişle, iklim aktivistleri sanat eserleri ile insanlığın var oluşu arasındaki bağın da altını çiziyorlar: İnsan varsa, sanat eseri de vardır. İnsanlık iklim krizi yüzünden yok olduğunda, artık sanat eserlerini gerçekleştirilemeyecektir. İklim krizinin yaşamın kaynağını oluşturduğu bir gerçektir. Da Vinci, Picasso, van Gogh, John Constable gibi sanatçılara ait eserlere yapılan eylemler de elbette herhangi sıradan bir mekana veya işe yapılan saldırıya oranla çok daha fazla dikkat çekeceği için iklim aktivistlerince hedef odaklı bir ifade biçimi söz konusudur.

Şu ana kadar hangi eserlere, neler yapıldı?

Müzelerin en ikonik tablolarını hedef alan iklim aktivistleri, tablolara çorba döküp pasta atarak eylemlerini gerçekleştirdikleri gibi, ellerini yapıştırarak da protestolarını yaptılar.

Müzeler sorumlu aktivistlerin, dünya kültür mirasımızın bir parçası olarak korunması gereken bu yeri doldurulamaz nesnelerin kırılganlığını ciddi şekilde hafife aldıkları yönünde ortak açıklama yayınlamasına rağmen, eylemler devam etti ve hala ediyor.

2022 yılında yoğunlaşan protestolarda Paris’te Louvre Müzesi’nde Leonardo da Vinci’ye ait “Mona Lisa” tablosuna pasta fırlatıldı. Mona Lisa geçtiğimiz günlerde yine üzerine çorba dökülerek nasibini aldı.

Londra’da bulunan Courtauld Gallery’deki Vincent van Gogh sergisinde ellerini yapıştırıcıyla Van Gogh’un 1889 tarihli “Çiçek Açmış Şeftali Ağaçları” tablosunun çerçevesine yapıştırdılar.

Just Stop Oil üyesi iki iklim aktivisti, yine Londra’da bulunan Ulusal Galeri’de sergilenen John Constable’e ait “The Hay Wain”in (Saman Arabası) çerçevesine ellerini yapıştırdı.

Londra’da bulunan Kraliyet Akademisi’ne gelen beş iklim aktivisti, Leonardo da Vinci’nin öğrencisi Giampietrino tarafından 1520’lerde yapıldığına inanılan “Son Akşam Yemeği” eserinin kopyası olan tablonun çerçevesine yine ellerini yapıştırdı.

Avustralya’nın Melbourne şehrinde aktivist grup üyesi iki kişi, Victoria Ulusal Galeri’de sergilenen Pablo Picasso’ya ait “Kore’de Katliam” adlı esere ellerini yapıştırdı.

Yine Londra’da çevreci gruptan iki üye, National Gallery’de sergilenen Vincent van Gogh’a ait “Ayçiçekleri” tablosuna domates çorbası fırlattı.

Almanya’da çevreci grup üyesi iki aktivist, Potsdam kentindeki Barberini Müzesi’ndeki Fransız ressam Claude Monet’in “Les Mueles” (Tahıl Yığını) adlı eserine patates püresi attı.

İtalya’nın Floransa kentinde iklim aktivistleri, fosil yakıt kullanımını protesto etmek için ellerini Rönesans ressamı Sandro Botticelli’nin “Primavera” adlı tablosuna yapıştırdılar.

2023’de de eylemler devam etti. Just Stop Oil grubundan iki aktivist, Velázquez’in “Rokeby Venüsü” adlı tablosuna küçük çekiçlerle saldırdı. Bu tablonun başına gelenler sadece bu kadar değil. Bu yağlı boya tablo, 1914’de de kadınların seçme hakkını savunan bir eylemci tarafından zarar görmüştü. Kadın hakları savunucusu Mary Richardson, kadın hakları aktivisti Emmeline Pankhurst’ün hapse atılmasını protesto etmek amacıyla tabloyu hedef almıştı. Tablonun günümüzde yine hedef alınmasının nedeni de aslında geçmişle bağlantılı. Tabloda Aşk Tanrıçası çıplak Venüs bir yatağa uzanmış, sırtı izleyiciye dönük ve oğlu Cupid yüzüne bir ayna tutarken tasvir ediliyor.

Yakın zamanda Mona Lisa’nın başına gelenler de malum. Aktivistler tabloya çorba döktükten sonra “Hangisi daha önemli: Sanat mı, sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme hakkı mı?” diye sordular.

Sanat mı hayat mı?

Sanat mı hayat mı daha değerli şeklinde karşılaştırmalı sorular iklim aktivistlerinin ve çevrecilerin gündeminde. Bu sorunun cevabı elbette hayat. Peki biz bu soruyu neden sormak durumunda kaldık?

Aktivistler Dünya’nın yaşanabilirliği konusundaki tartışmalarda sanatın ve her şeyin neden yaşamla karşı karşıya geldiği de dahil olmak üzere, incelenmemiş soruları geride bırakarak tüm bu eylemleri gerçekleştiriyorlar. Tüm bu sanat eserlerine karşı yapılan eylemler neden bu gösterilere hem karşı çıkanlar hem de onları destekleyenler açısından bu kadar yüksek bir tepkiye neden oluyor?

Cevaplayabildiğimiz sorulara geri dönelim: Eserlerin seçimi kasıtlı mı? Evet. Van Gogh, Klimt, Monet, Vermeer, Constable, da Vinci…. Bu isimler sanatın kutsal kanonunun birer parçası. Müzayedelerde yüksek fiyatlara satılan sanatın kendisidir. Aktivistlerin düşüncesi bu sanat aracılığıyla dünyayı felaketin eşiğine getirenlere bir mesaj vermek. Bunu bir hayli tepki çekecek müze ve sanat kuruluşlarında yapmalarının sebebi ise bu büyük kültür kurumlarının sıklıkla petrol endüstrisinin himayesinden yararlanıyor olması. Peki sanat, iklim krizini durdurabilir mi? Bu sorunun cevabı da tartışmalar arasında.

Eserler gerçekten zarar görüyor mu?

Müzelerin ortak açıklamaları bu konuda sanat eserlerini tahrip etmenin sadece ortak mirasa zarar verdiği ve kitleleri kızdırmaya neden olduğu yönünde. Eserlere doğrudan bir saldırı yapıldığı aşikar. Fakat tabloların çoğu, üzeri kurşun geçirmez bir cam çerçeve ile korunuyor. Eserlere bu anlamda doğrudan bir zarar verilmiyor fakat yapılan eylem, zarar verilme amacını göstererek doğrudan bir farkındalık oluşturma eylemi. Bu sebeple aslında iklim krizine dikkat çekmek için yapılan tüm bu sanat saldırıları, akıllara bir başka soruyu da getiriyor: Bu eylemler birer performansa, yani sanatın kendisine benzediğinde aktivizme ne olur? Amacından sapar mı?

Bu protestolar faydalı bir ifade biçimi mi?

Bunun bir ifade biçimi olduğu kesin. Fakat toplum nezdinde bu bir tartışma konusu. Bunu bir vandallık olarak gören de var, bir farkındalık eylemi olarak gören de… Çevrecilerin “İnsanlığın ortak mirasını korumak için gösterilen özeni Dünya’nın korunması için de gösteriyor muyuz? soru başlığı altında yaptığı birçok eylem, adından yeterince söz ettirmiş durumda. Gezegenimizin iklim krizinin eşiğinde olduğu ve doğamız için bir şeyler yapmamız gerektiği bir gerçek. Sanatçılar ve sanat tarihçileri de kendi içerisinde ikiye ayrılıyor. Kimi eylemleri destekliyor kimi doğru bulmuyor. Peki gerçekten iklim konusuna bu şekilde mi dikkat çekmeliyiz? Yapılacak başka bir şey yok mu?

Nazperi YILMAZ